GÖRÜNTÜLÜ

Selçuk: Tecridi kırmak halkın öncelikli hedefi olmalı

Türk devletinin hedefinin tüm toplumu tecrit altına almak olduğunu söyleyen TSP üyesi Baki Selçuk, “Tecridi kırmak, halkın öncelikli hedeflerinden biri olmalıdır” dedi.

TECRİT VE İNSAN HAKLARI

Tutsakların Sesi Platformu (TSP) üyesi Baki Selçuk, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik devam eden tecride ilişkin ANF’ye konuştu. 3 yıldır süren ağır tecridin hiçbir hukuka ve ahlaka sığmadığını söyleyen Selçuk, tecride verilen tepkilerin yeterli olmadığının altını çizdi.

İmralı’da tutulan Kürt halk önderi Abdullah Öcalan ve Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ile Veysi Aktaş’tan 25 Mart 2021’den bu yana hiçbir şekilde haber alınamıyor. Türk devletinin siyasi tutsaklara yönelik politikası İmralı örneği üzerinden nasıl açıklanabilir?

Türk devleti İmralı’da tutulan Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan ve diğer tutsaklar Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’a yönelik üç yıldır süren mutlak tecrit saldırısı hiçbir yasaya, hukuksal norma sığmayan gayri ahlaki faşist sömürgeci bir uygulama olarak görmekteyiz. Sayın Öcalan 1999’dan beri tecritte tutuluyor ve dışarıyla bağı geçmişte de kesilmişti. Ancak sonuncusu oldukça uzun süreli bir tecrit. Hiçbir dayanağı yok. Hiçbir yasaya, hukuksal norma dayanmıyor.

Biz Tutsakların Sesi Platformu olarak bu haksız ve hukuksuz tecridin kabul edilemeyeceğini, başta politik tutsaklar olmak üzere tüm toplumu hedeflediğini söylemiştik. Ve tecride karşı mücadelenin bir parçasıyız. Nitekim devlet son yıllarda inşa ettiği S tipi, Y tipi yüksek güvenlikli hapishanelerle tecridi tüm politik tutsaklara yaymaktadır. Devletin hedefi tüm toplumu tecrit altına almaktır. Gerek tutsaklara, gerek tüm topluma uygulanmak istenen tecridi kırmak da tecride karşı mücadele de önemli bir yerde durmaktadır. Dolayısıyla tecridi kırmak da bu halkın öncelikli hedeflerinden biri olmalıdır.

Türk devletinin tecrit politikasına verilen tepkiler yeterli mi?

Türk devletinin tecrit politikasına karşı Türkiye, Kurdistan, Avrupa ve dünyanın farklı ülkelerinde bir tepki var elbette. Paneller yapılmakta, adalet nöbetleri tutulmakta, yer yer açlık grevlerine girilmekte, basın açıklamaları yapılmakta vb. Ancak bu tepkiler yeterli olmadığı için tecridi henüz kıracak bir durumda değiliz ve Türk devleti bu tecrit saldırısını sürdürmektedir. Tepkilerin daha fazla yaygınlaşması ve kitleselleşmesi gerekir. Bu başarılamadığı durumda yükün ağırlığını yine tutsakların omuzlarına bırakmış oluruz. Bu da tutsakları büyük riskler altına koymaktadır. Dışarıdan sahiplenmenin mutlaka arttırılması, geliştirilmesi gerekir, duyarlılığın gelişmesi gerekmektedir.

Avrupa’da başta Almanya olmak üzere tutuklu bulunan siyasi tutsaklarla dayanışmak için neler yapılabilir?

Avrupa’da tutsakların sahiplenilmesi noktasında yetersiz olduğunu görüyoruz. Bunu gerek 18 Mart dolayısıyla yaptığımız panellerde veya her ayın ilk Cumartesi günü hasta tutsakların serbest bırakılması için yaptığımız eylemlerde de görmekteyiz. İlginin zayıf olduğunu görmekteyiz. Buna rağmen ısrarla bu eylemlerimizi sürdürüyoruz, sürdürmek durumundayız.

Politik tutsakları sahiplenmenin devrimci bir görev olduğu kadar insani bir görev olduğunu düşünüyoruz. Daha fazla eylemler, toplantılar yaparak, daha fazla kitlesel sahiplenme gösterdiğimizde hem Türk devletini baskı altına almış, onu protesto etmiş, teşhir etmiş oluruz; hem de Avrupa devletlerinin Türk devleti ile olan ilişkilerini gözden geçirmeleri için bir baskı oluşturmuş oluruz. Bunun için de Bakur ve Avrupa’da yaşayan Türkiyelilere, Kurdistanlılara ve tüm devrimci güçlere tecride karşı mücadeleyi sahiplenmeye ve büyütmeye çağırıyoruz.